“Henüz var olmayan ve sadece kendisinin gerçekleştirebileceği, sonra da ışığıyla aydınlatabileceği bir şeyle karşı karşıya zihnim.”
Marcel Proust, 7 kitaplık başyapıtı Kayıp Zamanın İzinde’nin ilk sayfalarında bu cümleyle karşılıyor bizleri. Tekrar vurgulamak isterim, başyapıtının ilk sayfalarında. Yani başyapıtının temellerini tam da bu cümlelerle atıyor. Edebiyat tarihinde ve zihinlerde buna yer edinecek o cümlelerini henüz yazmadan hissetmiş. İşte onlar kolay kolay bitmeyen ama bir kere eline alanın ne elinden bırakabileceği ne de aklından çıkarabileceği başyapıtının cümleleri.
Bizler için de aslında tam böyle bir şey var. Yaratılışımızda var olan, en içimizden gelen, yaparsak en güzelini başarabileceğimizden emin olduğumuz, bizlere bir amaç sunan ama belki de henüz keşfedemediğimiz bir şey. Nedir ona ulaşmamızı engelleyen? Nedir sessiz sakince orada aşılmayı bekleyen? Zihnin derinliklerinde usulca saklanmış ve bulunmayı bekleyen nedir, kimdir?
Hepimizin bir cebinde yaşanmışlıklarımız, tecrübelerimiz ve “geçmiş” varken, diğer cebimizde de hayallerimiz, umutlarımız ve “gelecek” var. Peki biz neredesinde bulunuyoruz bu iki kutuplu sistemin? Evet, tam da ortasında. Yaşanmışlıklarımızla hayallerin, tecrübelerimizle umutların ve geçmiş ile geleceğin ortasındayız. Tam da şu an da. Ben “bu kelimeyi” yazarken, siz de “bu kelimeyi” okurken. Biz buradayken bize hisilerimizle birlikte anlama yeteneğini sunan zihnimiz ve kontrollü düşünme yeteneği sunan aklımız eşlik ediyor. Düşündüğümüz bize doğru hissettiriyor mu, içimize siniyor mu onu sorguluyor.
İşte tüm bu süreç bizi henüz var olmayan ama sadece bizim gerçekleştirebileceğimiz ve sonra da ışığımızla aydınlata bileceğimiz bir şeyle karşı karşıya bırakıyor. Tam da şu an. Geçmişin biriktirdikleri ve geleceğin hayallerinin arasında sıkışmış gibi duran fakat aslında tüm hayatı kendi içinde barındıran “şu an”. O ışığı yakalayabilmek için bazen peşinden koşup bazen de oturup bize gelmesini beklerken belki de tek ihtiyacımız olan o ışığın aydınlatılmak için içimizde beklediğini fark etmektir. Sadece ışığı aydınlatmak… Zihnimizle, aklımızla, hislerimizle. Tam da şu an.
Comments are closed