Yoğunluğuna yaşayabildiği anları olmalı insanın. Hiçbir endişesi olmadan şu anda var olabildiği. Aklından, zihninden bir süreliğine koptuğu ve taşarcasına duygu dolu olduğu… O sonsuz mutlu, huzurlu, eşsiz ana hayran kalan sen, tutmakta zorlanmalısın göz yaşını. Bir süre sonra da pes edip artık, izin vermelisin yanaklarından süzülmesine. O an hislerin, yaşadıkların o kadar gerçek olacak ki, sorgulayacaksın yaşamın böyle geçmeyen zamanlarını. Nadir anlar olacak bunlar. Her zaman karşı karşıya kalmayacaksın bu sonsuzluklarla. Kalmamalısın da zaten. Bırak arada çalsınlar kapını, seni görmek için sabırsızlanan birinin çaldığı gibi, ara ara. Bırak çeksin seni içine. Korkma. Engel olma. Unutma ki tek seferlik. Kıymetini bil. Düşerim, kapılırım, kaybolurum diye endişelenme. O tek seferi dolu dolu yaşa, yoğunluğuna yaşa. Bir sanat harikasına bakar gibi dışarıdan izle o anı. Enstantane çekimler yapsın hafıza, anılarını sakladığı yere, hem de en başköşeye yerleştirsin. Sadece dışında kalma, içinde de bulun, o ana özel gösteriyi tüm keyfiyle, yarattığı tüm duygularıyla yaşamak için.
İzin ver o duygular dolsun taşsın içinden. Gözlerin parlasın, ağzın kulaklarına varsın. Büyütsün seni. Yeni bir sen yaratsın. O anı tutku ile yaşayanlara bak, mutluluk onların gözlerinin içinde saklı. Teşekkür et, sana bunu yaşama fırsatı sunanlara, senle bu özel anı paylaşanlara. Hayatın anlamını bulma yolunda seni yanlarına alanlara teşekkür et. Ayırdığının zamanın her şeyden daha gerçek, her şeyden daha baki olanla dolduğuna şükret. Sev. Her şeyinle sev. Her şeyi sev. İçindeki o manevi boşluk nasıl da doluyor öyle! Kalbin ne kadar güzel atıyor! Yaşamın ne kadar da anlam dolu! Ne kadar özgür ve huzurlusun, farkına varabildin mi? İşte böyle yoğun anlar yaşamak gerek zaman zaman, yaşamın gerçeğini unutmamak adına. Gerçek olanı, asıl önemli olanı unutmamak adına. Böyle deneyimler biriktirmeli insan. Sonra da Woolf’un dediği gibi, ‘’Perdeleri sımsıkı kapatmalı, sırtüstü yatmalı ve zihninin düğününü karanlıkta kutlamasına izin vermelidir. Bakmamalıdır, neler yapıldığını sormamalıdır. Bunun yerine bir gülün yapraklarını yolmalı ya da nehirde sakince yüzen kuğuları seyretmelidir.’’
Comments are closed